Pazarcık ve Elbistan ilçeleri merkezli, 11 ili etkileyen, 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerde gazeteciler, afetzede olmanın zorluğunu yaşarken mesleki sorumluluklarını da yerine getirdi. Binlerce kişinin hayatını kaybettiği illerde görevli AA muhabirleri de yaşananları aktarmak için çalıştı. Binaların enkazında saatlerce haber nöbeti tutan, arama kurtarma ve yardım çalışmalarını takip eden AA muhabirleri, psikolojik yükün yanı sıra zorlu hava koşullarının da etkili olduğu illerde görevlerini yaptı.
Malatya’da görevini sürdüren başmuhabir Ramazan Ercan, depremin ilk anlarında eşi ve çocuklarıyla büyük korku yaşadıklarını anlattı. Sarsıntının sona ermesinin ardından bölgedeki çalışma arkadaşlarıyla irtibata geçtiklerini dile getiren Ercan, “Evden çıktık. Hem can derdine hem de iş derdine düştük. Bölgedeki arkadaşlarımız da telefonla aramaya, haberlerimizi toparlamaya başladık.” dedi.
Hem ailesine hem de mesai arkadaşlarını düşünerek güçlü durmaya çalıştığını, kendisini sürekli bu yönde telkin ettiğini aktaran Ercan, şöyle devam etti:
“Bölgemizdeki bütün çalışanlar biz de dahil olmak üzere depremzedeyiz. Hem onlara karşı güçlü durmamız gerekiyor, onları teselli etmemiz ve haber akışını sağlamamız gerekiyor. Güçlü görünmeye çalışıyorduk ama çok haberde ağladığımı da iyi hatırlıyorum. Kimse görmeden, uzakta sessiz sedasız ağladığımı da hatırlıyorum. Allah bir daha yaşatmasın. Biz hala 6 Şubat’ta kaldık. 6 Şubat bir türlü 7 Şubat olmadı bize. Halen o günleri yaşıyoruz.”
Malatya’da görevli kıdemli muhabir Volkan Kaşik de deprem sırasında eşi ve çocuklarıyla yaşam üçgeni kurmaya çalıştığını, sarsıntının sona ermesiyle ekipmanını ve birkaç parça eşyayı alarak evden ayrıldıklarını söyledi.
Evden ayrılır ayrılmaz kentteki durumu öğrenip ilk haberleri geçmek için dönemin Malatya Valisi Hulusi Şahin’i aradığını aktaran Kaşik, “Dışarıda yoğun bir kar yağışı da vardı. Malatya’da ilk defa böyle kar yağışı görüyorduk, hava çok soğuktu. Eşim ve çocuklarımızı arabaya bindirerek ısınmalarını sağladım. Ailemi güvenli bir noktaya geçirdikten sonra hemen işime odaklandım.” diye konuştu.
Trafik yoğunluğu nedeniyle birçok yere yürüyerek ulaştığını belirten Kaşik, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Binaların enkazından canlı yayın yaparak, fotoğraf ve görüntü çekerek merkeze ulaştırdım. Kriz merkezine geçtiğimde orada da büyük bir yoğunluk vardı. Gerçekten çok kötü günlerdi. O günleri Allah bir daha yaşatmasın. İnsanların acısı, korkusu, ayrıca yoğun kar yağışının oluşu felaketin boyunu daha da artırdı. Enkazda kalanları kurtarma çalışmalarını takip ettik. Enkazda vatandaşların haykırışlarına, kurtuluşlarına şahitlik ettik.”
“HABERCİLİKLE BİRLİKTE İNSANLIK VAZİFEMİZİ DE YERİNE GETİRDİK”
Depremlerin merkez üssü Kahramanmaraş’ta görev yapan AA Kıdemli Muhabiri İzzet Mazı, 6 Şubat’ta büyük bir sarsıntı ve patlama sesiyle uyandığını söyledi.
Ailesini güvenli alana alıp deprem anına ilişkin ilk görselleri merkeze aktardıktan sonra AA Kahramanmaraş Bürosu’na gittiğini belirten Mazı, artçı sarsıntıların devam ettiği sıralarda ağır hasar gören iş merkezine yıkıntıların arasından girip 6. kata çıktığını, ekipman aldıktan sonra kent merkezine yürüdüğünü, çekim yaptığını ve GSM hattının çektiği alanları tespit etmeye çalıştığını aktardı.
Mazı, “Arkadaşlarımla buluşma noktası, saati ve dakikası belirleyerek kentin farklı alanlarına dağılıyorduk. Gidip haberlerimizi çekiyorduk. Daha sonra buluşma noktasında birleşip internetin olduğu bölgeye giderek merkeze haber ve görselleri aktarıp geri dönüyorduk.” dedi.
Havanın çok soğuk olduğunu, insanların feryatları arasında hem insanlık hem de gazetecilik görevini en iyi şekilde yapmaya çalıştığını ifade eden Mazı, şunları kaydetti:
“Asrın felaketinin ardından sadece Türkiye’den değil dünyanın her yerinden arama kurtarma ekipleri gelmişti. Neredeyse her enkazın başında farklı arama kurtarma ekipleri görev yapıyordu. Nerede bir canlı insan var denilse oraya koştuk. Onların kurtarılma anına ve ailesinin sevincine ortak olmaya çalıştık. Biz haberci olarak sadece görüntü ve haber çalışması yapmadık. Yeri geldi enkazdan vatandaşların çıkarılmasını da yardım ettik. Yeri geldi enkazdan çıkarılan vatandaşların ambulansa bindirilmesine de yardım ettik. Yeri geldi biz de kazdık, enkazdan birilerini biz de çıkarmaya çalıştık. Habercilikle birlikte insanlık vazifemizi de yerine getirdik.”
6 Şubat’ta deprem anına ilişkin polis telsiz anonslarının ses kaydını alan AA Kahramanmaraş muhabiri Gökhan Çalı da kentin her yerinden yıkım anonsu duyduğunu belirterek, “Çok vahim bir durumdu, psikolojik olarak çok etkilendik.” diye konuştu.
HATAY EKİBİ MESAİ ARKADAŞLARINI DA KAYBETTİ
AA Hatay Muhabiri Erdal Türkoğlu, depreme Yayladağı ilçesindeki evinde yakalandığını, yakınlarının iyi olduğunu öğrendikten sonra depreme dair görüntüleri merkeze ulaştırmak için GSM hattının çektiği yerleri tespit etmeye çalıştığını anlattı.
Yayladağı’ndan Antakya’ya doğru yola çıktığını ifade eden Türkoğlu, şunları kaydetti:
“Antakya merkeze yaklaştıkça 10 dakikalık mesafeyi 4-5 saatte ilerleyemedim. Çok büyük bir yıkım vardı neredeyse şehrin 3’te 2’si yıkılmıştı, bazı yollar yıkılan binalar nedeniyle kapanmış, bazı köprüler çökmüştü. Depremden birkaç saat sonra Antakya’ya gelebildiğimde anladım, Antakya adeta mahşeri yaşadı.”
Türkoğlu, aynı kentte görev yaptıkları AA muhabiri Burak Milli’nin, eşi ve 5 aylık kızlarıyla enkaz altında kalarak hayatını kaybetmesinin kendilerine farklı bir acı daha yaşattığını vurguladı.
AA Osmaniye Muhabiri Muzaffer Çağlıyaner, Kahramanmaraş merkezli depremin anlatılamayacak kadar şiddetli olduğunu söyledi.
İnsanların yağmur altında enkaz üzerinde yakınlarına ulaşma çabalarını acı şekilde kayda aldığını, yıkımın yaşandığı kentten gelişmeleri aktarmaya çalıştığını belirten Çağlıyaner, “İnsanların acılarına, mutluluklarına, gözyaşlarına şahitlik ettik. Her çıkan canlıda sanki kendi yakınımız çıkıyormuş gibi sevinç hissettik. Her çıkan cenazede de sanki kendi yakınımız ölmüş gibi üzüldük, yas tuttuk.” ifadelerini kullandı.
Depremde ailesiyle birlikte yaşamını yitiren AA Hatay Muhabiri Burak Milli ile yıllarca aynı bölgede mesai yaptığını hatırlatan Çağlıyaner, onu kaybetmenin çok büyük bir acı olduğunu kaydetti.
MUHABİRLER SAHADA İŞ İLE YAŞANAN FELAKET ARASINDA KALDI
AA Gaziantep Muhabiri Mehmet Akif Parlak da önceki yıllarda Adıyaman, Elazığ ve Malatya’da depremlerin ardından yaşanan gelişmelerini takip ettiğini anlattı.
Depremzede olup gazetecilik yapmanın ise çok farklı bir his olduğunu, iş ile yaşadıkları felaket arasında kaldıklarını belirten Parlak, şunları kaydetti:
“Depremden hemen sonra eşim alabildiği kadar eşyayı yanına almış ve kapı önünde sürekli bana seslenerek çıkmamız gerektiğini söylüyordu. Tabii o anda ilk düşüncemiz görüntü ve fotoğraf geçmek olduğu için eşimin sözlerini pek duymadım. İlk görselleri ajansa ulaştırdıktan sonra hemen aşağı indik ve arabamla şehir merkezine doğru hareket ettik. Yıkılan bir bina gördüm ve hemen fotoğraf çektikten sonra canlı yayına başladım. Aslında tarihi anları yaşadık ve şahitlik ediyorduk. Bunun farkındaydım. Depremin ilk saatlerinde çektiğimiz her fotoğraf ve görüntü yıllar sonra tarihi belge olarak karşımıza çıkacaktı. Çektiğimiz her fotoğrafın özellikle uluslararası medyada yayınlanacağını biliyordum ve o bilinçle hareket etmeye çalıştım.”
AA Malatya Muhabiri Orhan Yoldaş, 6 Şubat’ta depremin sarsıntısıyla uyandığını söyledi.
Hem gazeteci hem depremzede olarak o günü hatırlamanın zor olduğunu dile getiren Yoldaş, “Trafik yoğun olduğu için yaya olarak merkeze ilerlemeye çalıştık. İlk Mehmet Buyruk Caddesi’nde çöken binadaki kurtarma çalışmalarını canlı yayına verdim. Her gün gittiğimiz, insanların yürüdüğü caddelerde yıkılan binaları, enkazı gördük. Enkaz üstünde arama kurtarma çalışması yapan insanlar varken deprem oldu. İnsanların bir kısmı enkazdan indi, bir kısmı kaldı. Çok büyük bir sarsıntıydı ayakta durmakta zorlandık ama işimizi devam ettirdik. Zor günlerdi, hatırlamak istemediğimiz günlerdi.”
AA Adıyaman Muhabiri Orhan Pehlül, eşi ve iki çocuğuyla depreme yakalandığını anlattı.
Evden ayrılıp anne ve babasına ulaştıktan sonra işe koyulduğunu vurgulayan Pehlül, kentteki duruma ilişkin yöneticilerine bilgi verdiğini, görsel üretmeye başladığını belirtti. Pehlül, “Ailemle birlikte arabada şehri dolaştık. Ben çekim yaparken onlar arabada beni bekledi. İlk görselleri bu şekilde üretmek durumunda kaldık.” diye konuştu.
İkinci depreme dönemin Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nun programını takip ederken GAMER’de yakalandığını ifade eden Pehlül, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Koordinasyon toplantısına geçildiği esnada, cep telefonuyla kayda girdim ve o sırada ikinci büyük deprem oldu. Ben masanın altına geçtim ama kayıttan çıkmadım. Depremin yaşandığı anı ve tahliye sırasını kayıt altına aldım. Dışarı çıktığımda eşim ve çocuklarım araç içerisindelerdi, çok korkmuşlardı. Hem işimi yapıp hem de onları teselli etmem gerekiyordu ama şanslıydım çünkü eşim 112 sağlık personeli olduğu için soğukkanlıydı. Çocuklarımızı teselli ettik.”
“ÇOK CİDDİ BİR FELAKETTİ”
Anadolu Ajansı Diyarbakır Bölge Müdürlüğü Kıdemli Muhabiri Ahmet Kaplan, sarsıntının sona ermesiyle çekim yapmak için evden çıktığını aktardı.
Diyarbakır’da yıkım olduğunu aklına getirmediğini belirten Kaplan, “Daha önce Elazığ depremini yaşadığımız için yine orada deprem olduğunu düşündüm. Aşağı iner inmez evlerini terk eden insanları çektim. Sonra Diyarbakır’da da binaların yıkıldığını duyunca arabam ile yıkılan Hisami Apartmanı’nın olduğu yere gitmeye çalıştım.” diye konuştu.
Muhabir Ömer Yasin Ergin, 6 Şubat’ta korkunç bir sarsıntıyla uyandıklarını, eşi ve çocuklarıyla sarsıntının bitmesini bekledikten sonra mesleğinin gereğini yerine getirmek üzere sokağa çıktığını anlattı.
Evlerinin yanındaki Sözel Apartmanı’nın yıkıldığını gördüğünü, ailesini sakinleştirmeye çalışırken bir yandan da cep telefonuyla görüntü çektiğini ifade eden Ergin, şunları aktardı:
“Depremin ilk anı olduğu için kimse ne olduğunu, merkez üssünün neresi olduğunu bilmiyordu. Bir yandan işimi yapmaya çalışırken diğer yandan da bulunduğum yerde binanın yıkıldığını öğrenen ailem, yakınlarım ve arkadaşlarım endişelendikleri için beni aramaya başladı. Canlı yayında olduğum için cevap veremedim. Canlı yayın bittikten sonra yakınlarıma iyi olduğumu söyledim. İnşallah bir daha böyle bir durumla karşılaşmayız.”